Tarihin ve Kültürlerin Beşiği Kapadokya

{div float:left}{module Sem_aylin}{/div}

Kapadokya en çok büyülü manzarası ve de kaya oymacılığıyla şekillenmiş yapılarıyla tanılan bir bölgedir. X. de Planhol’un belirtiği gibi, Kapadokya « şaşırtıcı bir şekilde geçici ve değişken bir coğrafya kavramıdır[1] ». Bölgenin sınırları tarih boyunca çok sık değişecektir. Pers döneminden itibaren, Kapadokya kaynaklara geçmiştir. O dönemde, kuzeyde Karadeniz’den, güneyde Toros dağlarına kadar, batıda Tuz Gölü’nden, doğudaki Fırat nehrine kadar yayılır.

Bölgenin sınırları tarih boyunca çok sık değişecektir. Pers döneminden itibaren, Kapadokya kaynaklara geçmiştir. O dönemde, kuzeyde Karadeniz’den, güneyde Toros dağlarına kadar, batıda Tuz Gölü’nden, doğudaki Fırat nehrine kadar yayılır. Strabon’un coğrafyasına göre, Kapadokya Toros dağları ve Pontos bölgelerini içerir ; fakat daha sonra, 10. yüzyıldan itibaren, Kapadokya kelimesi daha küçük – Toros dağları, Kızılırmak nehri, Tuz Gölü ve Kayseri arasında – bir bölgeye karşılık gelir. Bugün, İç Anadolu’nun dört ili (Aksaray, Nevşehir, Kayseri ve Niğde) arasında paylaşılan Kapadokya bölgesinin idari olarak bir karşılığı yoktur.

Değişken sınırlarına rağmen, Kapadokya Anadolu tarihi için merkezi ve önemli bir bölgedir. Yüzyıllar boyunca, bu bölge kültürel üretim (inanışlar, dil, din, âdet, teknik, mimarlık…) açısından çok etkili olmuştur. Bu coğrafi konumu dolayısıyla bir çekim merkezi ve göçler için geçiş merkezi olmasıyla anlatılabilir. Bu toprakta yaşayan nüfuslar farklı dil ve kültürleriyle bölgeyi etkilediler ve bölgesel bir kimlik ortaya çıkmasına katkıda bulundular. Bugün, bu prestijli mirasa sahip olan Kapadokya kültürel mirasın korunması ve değerlendirilmesi konularının esasını oluşturuyor.

Tarihi boyunca, imparatorluklar ve kraliyetlerin toprağı, göçlerin kavşağı ve kültürel üretim mevkisi olan Kapadokya nasıl bir meydan olduğunu anlamak seminerin ana hedefi. Bu seminer gelecek sene için IFEA’da hazırlanan Kapadokya sempozyum’a giriş olarak düşünülebilir.

Bu bölgeye tarihsel derinliğini yeniden verebilmek ve karmaşıklığını anlayabilmek için, seminerimizin disiplinlerarası bir boyutu olacaktır. Uzun süreli bir perspektif içerisinde, arkeoloji, tarih ve sosyolojiye özel yaklaşımlar ve analiz metotları, farklı ve tamamlayıcı bakış açıları verebilir. Bu yüzden, Antik Çağ’dan günümüze kadar farklı dönemler üzerine çalışan araştırmacıları davet etmeye özen gösteriyoruz.

Bu aylık seminer Fransız Anadolu Araştırmaları Merkezi (IFEA)’nde yapılacaktır. Kasım ayında bir giriş oturumuyla başlayıp, Haziran ayında bir sonuç oturumuyla noktalanacaktır. Konferanslar Fransızca, Türkçe ya da İngilizce dillerinde yapılacaktır. Düzenleyenler : Aude Aylin de Tapia (EHESS ve Boğaziçi Üniversitesi’nde Osmanlı Tarihi Doktora öğrencisi), Anaïs Lamesa(Paris IV Üniversitesi’nde Geç Antik Çağ dönemi ve Montpellier III Üniversitesi’nde Arkeoloji Doktora öğrencisi ve Lisa Deheurles-Montmayeur (Grenoble, Institut d’Etudes Politiques’de Sosyoloji Doktora Öğrencisi)


[1] X. de Planhol. « La Cappadoce : Formation et transformations d’un concept géographique », in C. D. Fonseca (ed.), Le aree omogenee della civiltà rupestre nell’ambito dell’Impero Bizantino : la Cappadocia, Atti del Quinto Convegno Internazionale di studio sulla civiltà rupestre medioevale nel Mezzogiorno d’Italia (Lecce-Nardo, 12-16 octobre 1979), Galatina, 1981, p.38.