Barbara Cassin – Avrupa Felsefe Sözlüğü’nün evrensel bir felsefi sözlüğün tasarımı üzerindeki zorlukları: 19/02/11

Spot ışığında bir araştırmacı: Barbara Cassin
19 Şubat 2011 Cumartesi saat 16:00’da Lycée Notre Dame de Sion’da
Barbara Cassin, CNRS’de araştırma direktörüdür
« Avrupa Felsefe Sözlüğü’nün evrensel bir felsefi sözlüğün tasarımı üzerindeki zorlukları »
Türkçe simultane çeviri ile Fransızca müdahale
Moderatör: Ferda Keskin (Bilgi Üniversitesi)
Bu konferans, IFEA tarafından Lycée Notre Dame de Sio ile işbirliği içinde düzenlenmektedir.

Antik Yunanistan konusunda uzmanlaşmış Fransız filozof Barbara Cassin, Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nde araştırma direktörüdür. Halen Léon Robin Antik Düşünce Araştırmaları Merkezi’ni (CNRS-Paris IV Sorbonne-ENS Ulm) yönetiyor ve 2009’da UNESCO’da kurduğu Kadın-Filozoflar ağını koordine ediyor. Çalışmaları, Sokrates öncesi felsefelerden çağdaş felsefelere (özellikle Heidegger, Arendt, Lacan, Habermas) felsefi söylemde sofistlik ve retoriğin rolünün araştırılmasına odaklanır. Başlıca yayınlanmış eserleri şunlardır: L’Effet sophistique (Gallimard, 1995), Aristote et le logos, Contes de la phénoménologie ordinaire (PUF, 1997), Parménide, Sur la nature ou sur l’étant, La Langue de l’être ? (Seuil, Points-bilingues, 1998), Voir Hélène en toute femme, d’Homère à Lacan (Les Empêcheurs de penser en rond, Sanofi-Synthélabo Publishing Institute, Mart 2000). Uluslararası Felsefe Koleji’nde program direktörü, Alain Badiou ile birlikte Editions du Seuil’deki “Felsefi Düzen” koleksiyonunu ve “Points-bilingues” dizisini, ardından 2007’den beri Fayard “Ouvertures” ve « Ouvertures-bilingues » koleksiyonunu yönetiyor.

Onun yönetimi altında, 2004 yılında, farklı dillerden ödünç alınan girdileri içeren felsefi sözlüğün ansiklopedik bir sözlüğü olan Vocabulaire européen des philosophies (Dictionnaire des intraduisibles altbaşlığı taşıyan) yayınlandı. Avrupa Felsefe Sözlüğü, Martin Heidegger’in felsefenin tek dilleri olarak kabul ettiği Yunanca ve Almanca’ya saygısızlık ederek, tek bir dilsel kaynak fikrine karşı konumlanmakta ve çevirinin kalıcı bir süreç olduğunu varsaymaktadır. Küresel bir dil olan İngilizcenin her şeye gücü yetmesi de bu şekilde eleştiriliyor. Yabancı eserlerin tercüme edilmesi gibi önemli bir faaliyetin yanı sıra felsefe tarihi ve ulusal bir felsefi dil üzerine bir yansıma ile damgasını vuran Türkiye’deki felsefi baskı, bu büyük eserin ortaya koyduğu risklerle aydınlatılabilir.