Kadınlar tarafından tasavvuf müziği ve dansı pratiği: Paris ve İstanbul’da ney ve semâ yoluyla ritüellerin modernleşmesi

« Kadınlar tarafından tasavvuf müziği ve dansı pratiği: Paris ve İstanbul’da ney ve semâ üzerinden ritüellerin modernleşmesi »
Ayşe Akyürek
EPHE’de (GSRL – UMR 8285), Thierry Zarcone danışmanlığında yürütülen tez

Ünlü mutasavvıf Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’den esinlenen ve Batı’da semazenlerin kardeşliği olarak bilinen Mevlevilik, semâ ve ney ile sembolize edilir. Kelime anlamı olarak « duymak » anlamına gelen semâ, seyr-i sulûk (manevi yolculuk) sırasındaki dönme dansının uygulanmasından ibarettir. Ney ise dervişlerin manevi yolculuğunun gerçekleştiği sözde ayin töreninin ana çalgısıdır. Bu iki uygulama, çoklu metaforik çağrışımlarıyla sembolik ve kutsaldır. Nitekim nefsin öldürülmesinden insan-ı kâmil’in temsiline kadar semâ ve ney tasavvufun temel esaslarını ifade eder. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1925 yılında yaptığı reformlar kapsamında yasaklanan, 1950’li yıllarda yeniden kültür mirası olarak ortaya çıkan Mevlevihane, her geçen gün yeni taraftarların ilgisini çekiyor. Bu popülerlik, en önemlisi kadınların dahil edilmesi ve görünürlüğü olan yeni sorunların kaynağıdır. Gerçekten de, İslami dogma ile erkeklere ayrılmış dini alanlara girme arzusu arasında bölünmüş olan Sufi kadının durumu, Müslüman kadının gelenek ve modernite arasındaki sorusunu gündeme getiriyor. Ayrıca kadınların Mevleviliğe entegrasyonu kentsel bir olgu olduğundan, kentte dindarlığın değişmesi ve devlet politikalarının dini uygulamalar üzerindeki etkisi de çalışma kapsamında incelenmektedir. Paris ve İstanbul arasındaki karşılaştırmalı analiz, birbiriyle yakından bağlantılı bu iki ülkenin, Fransa ve Türkiye’nin etkisini analiz etmeyi mümkün kılıyor.