Hasköy Mayor Sinagogu’ndaki Serge Spitzer « Molecular » Projesi
Serge Spitzer’in « Molecular » projesi için tanıtıcı unsurlar:
İstanbul 2010’un yenilenen mart ayı kataloğunda Serge Spitzer ‘in Hasköy Mayor Sinagogu’nda gerçekleştirdiği sanatsal yerleştirme çalışması molecular tanıtılmakta. Eylül 2009’daki basın açılışından[1] sonra Türk yayın kuruluşlarının İngilizce yayın yapan kolları bu yerleştirme çalışmasına ilgi gösterdiler. En. Biz de Mart 2010’da iki sefer olmak üzere sergiyi ziyaret ettik.
« Zamanla unutulmuş harika bir şey » aramak için yola çıkan sanatçı 16 Eylül 2009 tarihli Todays Zaman gazetesindeki röportajında mekân seçimini açıklamış[2]. « İstiklal Caddesi üzerindeki mekânsal imkânları uygun sanat galerilerini » kullanabilecekken, atölye ve antrepolara çevrilmiş bu eski sinagog ona göre « çok daha İstanbul’lu » bir temsil oluşturuyor, böylece projesini « çevreden insanlar gelip ziyaret ettiği, gerçek hayat çerçevesinde » tasarlayabilmiş. Projenin başlangıç noktası sorulduğunda Serge Spitzer projeyi Todays Zaman gazetesinde, hiç bir kurumun desteğini almadan tamamen kendi girişimiyle oluşturduğu bir proje olarak tanıtmış. Gazetecinin « sizce bu proje başka şahıs ve kurumlar tarafından tarih sinagogun farkına varılmasını ve binanın restorasyonunu sağlayabilir mi ? » sorusuna cevap olarak ise gelecekte olabilecekler hakkında kesin bir şey söylemekten çekinmiş. Bir sonraki hafta Hürriyet –Daily News [3] gazetesinde yer alan haber ise projenin başka bir yönünü gösteriyor. Bu defa Serge Spitzer projeye önayak olan kişi olarak gösterilen Nilgün Mirze[4] ile beraber yer alıyor haberde. Mirze bu çapta bir sanatçının böyle bir yeri « sanatsal ve estetik bir mekâna çevirmiş olmasından » duyduğu memnuniyeti dile getirmiş. Öte yandan, İstanbul 2010’un katalogunda molecular İstanbul’un 41°- 29°[5] desteğinden yararlandığı belirtilmiş, bu kurum ise sitesinde açıkça Mayor Sinagogu’nun restorasyonu bağış bulunacak sponsorlar arandığını belirtmiş. Ancak mekânın, burada kaçak yapılar olarak tanımlanmış, « gerçek hayatı » bu açıdan bakıldığında kültürel mirastan faydalanmayı engelleyecekmiş gibi duruyor. Bu yerleştirme projesini ziyaret etmek bizi aynı zamanda Haliç kıyılarında gerçekleşen değişimleri ve alttan alta İstanbul 2010 ile beraber su yüzünde çıkacak çıkar politikalarını da sorgulamaya da davet ediyor.
Eski Mayor Sinagogu’ndaki Molecular Projesi
Mayor Sinagogu’nun midraş bölümünün 1923’de çıkan yangında yıkılmış olması mümkün. Bina bugün atölyeleri, depolama alanlarını ve bu sanatsal yerleştirmeyi barındırmakta. Burada İstanbul 2010 kapsamında bir projenin yer aldığını sadece bulvar üzerinde yer alan kırmızı işaret tabelasına bakarak tahmin etmek güç olsa da, sinagogun bölgeseki varlığını farketmek çok daha zor. Ne kadar silik olsalar da kapının üzerine işlenmiş İbranice karakterler dışında binanın bakışları üzerine çekici bir özelliği yok.
Mayor Sinagog’u girişi (sol taraftan çekim). Bulvar üzerinde Serge Spitzer’in yerleştirmesini gösteren kırmızı tabela.
Gezimiz, sonunda bir alüminyum atölyesi ve sergiyi anlatan rehberin bulunduğu koridora açılan bu kapıdan başlıyor. Yerleştirmenin tanıtımı, üzerinde asılı Türk Bayrağı’nın belirgin bir şekilde görüldüğü binanın bulunduğu caddeden başlayarak, önce sinagogun tarihiyle sonra da kauçuk atölyelerinin gezilmesiyle gerçekleşiyor.
Sinagog’un işlev değişikliği sonucu: kadınlar kısmının girişi kapatılmış.
Babsından miras kalan kauçuk atöylesinde çalışan Ferat Bey her makinanın işleviyle ilişkilendirerek mekanın sonu gelmez tarihini anlatıyor bize. Bina 1976’da, Ferat bey’in babası tarafından kauçuk atöulyesini buraya taşımadan önce bir pres makınası yerleştirmek için alınmış. “Ermeni” usulüyle yapılan botlar üretmek için atölye ilk başta (yaklaşık 1945’de) Balat kıyısında yer almaktaymış. Üretim daha sonra çeşitlenip ihracata kayarken(özellikle Balat Yahudi Hastanesi’nde çalışan bir arkadaşının yardımlarıyla) yurtdışından da makineler getirilmeye başlanmış (Silindirler İtalya’dan, buhar tankı Almanya’dan ve hammaddeler de Fransa’dan) Balat’taki sanayi bölgesinin 1984’teki yıkımından sonra imalat burada daha küçük çapta devam etmiş. Endüstriyel üretim karşısında el işçiliğiyle ve bilgisiyle ürettikleri halen kalite üstlünlüğünü korusa da rekabet fiyatlara yansımış bu yüzden Ferat Bey işini nasıl sürdüreceği konusunda endişeli. Bugün atölyesi kauçuktan ziyade duvarlarıyla ilgilenen bakışların ilgisini çekiyor. Usta, Nilgün Mirze’nin gösterdiği ilgiden, İspanya ve İsrail’den gelen kadınların duygulanımlarından, gelip atölyenin ölçülerini alan bir mimardan ve duyumlarını aldığı yabancı yatırımlardan bahsediyor. Bu yüzden Serge Spitzer’in gerçekleştirdiği sanatsal yerleştirme ve sonucunda artan ziyaretler onu şaşırtmıyor. Kendi bir kaç müşterisinin yanı sıra, yeni gelen ziyaretçiler daha sonraları yerleştiği belli olan alüminyum dökme atölyesine geçmeden önce onlarla seve seve sohbet ediyor.
Alüminyum dökümevi. Kalıplar dizilmiş, fırınlanmaya hazır bekliyorlar.
Serge Spitzer’in yerleştirmesine giriş az ışık alan bir mekândan gerçekleşiyor. Sanatçının isteği doğrultusunda florasan ışıklar söndürülmüş. Dışarıya açılan eski boşluklar muhtemelen işlevsel nedenlerle (depolama) kapatılmış.
Gözümüz koridordan sızan zayıf ışığa alıştıktan sonra, cam bilyelerden oluşturulmuş bir halı ve eskiden ayinlerin gerçekleştiği bölümü fark ediyoruz. İlerledikçe eskiden kalma tezhiplerin izleri ve oymalarla süslenmiş tahta tavan gözümüze çarpıyor. Mekânı şimdiki kullanımına uygun bir şekilde düzenlemek için yapılan değişiklikler de daha belirgin hale geliyor; kadınların bölümüne açılan ancak şu an duvarla kapatılmış olan giriş de bunlardan bir tanesi.
Tavanda Hz. Davud’un yıldızı şeklindeki işleme. Cüruf briketinden Sinagog’un eski Hekhal’ini kapatan duvar.
Sergi mekânında ayrılmadan önce kauçuk atölyesinde çalışan usta gelip cam bilyelerden bir tanesini seçip alıyor. Buradan anlıyoruz ki Molecular İstanbul tarafından yerleştirilen bilyeler aynı zamanda mekânda imal edilen kauçuk kalıplarının yapımında ölçü olarak kullanılıyor. Rehber ise bu bilyelerin uğur getireceğine inanıyor.
[1] Eylül 2010’dan beri basın açılışının videosuna ulaşmak mümkün [http://vernissage.tv/blog/2009/09/28/serge-spitzer-molecular-istanbul-mayor-synagogue-istanbul/] [2] Todays Zaman, Contemporary artist Serge Spitzer creates art out of ruins, 16 septembre 2009 [http://www.todayszaman.com/tz-web/detaylar.do?load=detay&link=187177] [3] City gains new art center with ‘Molecular Istanbul’, Hurriyet & Daily News, 8 sept. 2009. [http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=city-gains-a-new-art-center-with-molecular-istanbul-2009-09-08]. [4] Nilgün Mirze İKSV( İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı) bünyesinde çalışmaktadır.
[5] 41°-29° İstanbul, aynı 41°-2° Barcelona ve 46°-18° Pécs gibi 2010’da, Avrupa Kültür Başkentleri ağı ortaklığında Avrupa Kültür Komisyonu’nun kültürel ajandasını takip etmektedir. İstanbul’da kurum genç sanatçılar ve profesyonelleri Genç Sanat tasarım Merkezleri adı altındaki bir oluşum aracılığıyla desteklemektedir. Ayrıca kuruluş fiziki mekânların değerlendirilmesi konusunda, buna Mayor Sinagogu ve Tarlabaşı’nda bulunan ve bir sanatçı mekânı haline getirmek istedikleri bir Rum evi de dâhil, çalışmalar yürütmekte. Yaptıkları projeler internet sitelerinde yayınlanmakta : [http://www.4129istanbul.org/?page_id=16]