« Molecular » projesi 1

« Molecular » projesi çerçevesinde »

 

 

Projeyi ve bağlamını daha iyi kavramak için bir kaç unsur:

 

 

 

 

Hasköy’deki Musevi nüfusuna dair:

 

Mayor Sinagogunun tarihi ve Hasköy’deki Musevi nüfusu hakkında bilgilendirici bir kaç unsur ziyaretçiye Molecular projesini anlamada yol gösterici olabilir niteliktedir. Haliç’in karşı kıyısında bulunan Mayor Sinagogu’nun tarihi İspanya’dan sürülen (1492)Musevilerin bölgeye yerleştiği zamana dayanır. Hasköy’deki Aman, Kordoba ve Senyora ve Haliç’in karşı yakasında bulunan Balat’taki Geruş, Messina ve Monrias sinagogları 16. Yüzyıldan bu yana İstanbul’a yerleşen Sefarat nüfusu tarafından oluşturulan doku hakkında bize fikir verir.  Bu nüfus, önemi yadsınamaz olsa da, Hasköy’deki demografik yapının tek bileşeni değildir.  Kadoş be Kuşta Bene Mikra sinagogu bunun bir örneğidir; Kudüs’reki kanlı 1834 isyanından kaçıp İstanbul’un fethinden önce bölgeye yerleşen ailelerin  ( 1642’de gezgin Samuel Ben David tarafından belirtilmiştir) yanına gelmiş Karayit cemaatinin varlığını bize hatırlatmaktadır.  Bu göçlere ek olarak İstanbul içinde gerçekleşen, sonradan Valide Ana Camii’nin inşa edildiği bölgedeki yangın felaketin uğramış Musevilerinki gibi seyirler de eklenmelidir ( Avram Galante tarafından Evliya Çelebi’den alıntılanmıştır “Histoire des juifs de Turquie I” p.170)

 

 

 

 

Ticaret ve zanaat

 

Haliç’in iki yakasındaki, eski Bizans merdivenlerine de çok yakın olan yerleşkeler burada en başta gelişen aktiviteler konusunda bizi bilgilendirmektedir. İlk dönemde, loncalar etrafında toplanan çeşitli mesleklerin teknik bilgileri hem Saray’ın ve bedestenlerin ekonomisine katkıdan bulunur hem de ürünleri her biri özel amaçlarla yapılan iskeleler aracılığıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun ticaret yollarına yayılır.

 

 

 

 

Skala de los kayikes, Hasköy iskelesi(kaynak: Marie-Christine Bornes Varol, Balat faubourg juif d’Istanbul, Istanbul, éditions Isis, 1989)

 

 

16. yüzyılda elden geçirilen iskeleler ve 1852’de Balat’a bağlanan köprünün inşası (Yahudi Köprüsü, on sene sonunda çıkan bir yangınla yıkılır) Haliç’teki alış-verişin yoğunluğunu gösterir. Hasköy’ün 16. Yüzyıldan itibaren tarihi yarımadanın karşısında ve Kasım Paşa’daki eski Musevi mahallesinin üstlerinde gelişen işçi yerleşimi ve Bizans İmparatorluğu döneminde (11. Ve 12. Yüzyıllar) kurulan İtalyan yerleşimleri Haliç’in verimli ticaretine katkıda bulunur. Bu yerleşim bölgesi 1625’ten bu yana, 11 Musevi cemaatinin yanı sıra, 1 Müslüman, 3 yunan ve 1 ermeni mahallesinden oluşmaktadır ve toplamda 600’den fazla iş yerine ev sahipliği yapar. 18. yüzyılın sonuna kadar deniz kenarında bir mesken bölgesinin oluşmasıyla daha da gelişir. 

 

 

 

 

Haliç’in sanayileşmesi ve Nüfusun değişimi

 

 20. yüzyılın başlarında kuzey yakasında 72000 m2’lik bir alan kaplayan tersaneler 4500 işçiyi istihdam etmektedir ( bu tersaneler bugün 2010 kapsamında “Geçici Kentler” isimli bir sanatsal yerleştirme projesine ev sahipliği yapacaktır).  Önceleri bu tersaneler askeri ihtiyaçları (tekstil vs.) karşılayan kuruluşların ilgisini çeker. Böylece, 1933 Prost planında sanayi bölgesi olarak tanımlanan Haliç kıyıları fabrikalar ve antrepolarla kaplanır ve fizyonomi değiştirir.

 

 

Haliç üzerindeki tersaneler (kaynak: Geçici kentler)  Nüfus profili de aynı şekilde büyük bir değişim gösterir. Bir yandan Pera’nın uzantısında(Şişli, Nişantaşı), Boğaz kıyılarında (Kadıköy, Kuzguncu, Ortaköy, Bebek) Haliç’in merkezi konumunu sarsan yeni mahalleler oluşur ve daha zengin aileleri, kozmopolit bir elit sınıfı çeker.  Öbür yandan, 1908’deki zorunlu askerlik yasası ve 1. Dünya Savaşı, iki savaş arasında da devam eden Avrupa yönlü azınlık göçlerine yol açar.   1923 nüfus mübadelesi, 1940 seferberliği (« las vente klasas »), ezici servet vergisi ve Aşkale’ye zorunlu göçler önemli göç hareketlerini tetikler.  1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasıyla ülke İstanbul’dan ayrılan Musevi nüfusunun büyük bir çoğunluğunu içine alır. Bu büyük çaplı göçler 1950’lerde başlayan kırdan kente önemli göç hareketleriyle eşitlenir. Ticaret açısında çekiciliğini kaybeden Haliç kıyıları böylece sanayi bölgelerinin yakınlarında yaşayan işçi sınıfıyla dolar. 

 

 

Mayor Sinagogu’nun 30 metre ilerisinde Haliç’e bakan fabrikalar(imalat makinesi, çikolata).

 

 

 

 

İstanbul’un yeni vitrini; Haliç.

 

Bugün iki yakada da sadece birkaç tane fabrika bulunmakta. 1980’lerden beri gerçekleşen atölye ve antrepo yıkımları, iyileştirme çalışmaları, kıyı şeridindeki yeşil alanların düzenlenmesi ve müze, konferans merkezi, otel ve üniversite inşaatları Haliç kıyılarındaki alanların değişimine damga vurmaktadır. 

 

 

İlk önce katran satış yeri daha sonra dökümevi olarak kullanılan Esgher Sinagogu; Hasköy caddesi, Mayor Sinagogu’undan 30 metre önce. 2000 yılında bina Beyoğlu Belediyesi tarafından, özel bir girişimciye devredildi, bina renove edildikten sonra turistik bir kafe olan Safiye Sultan haline geldi. Koç Müzesi binanın 50 metre ilerisinde bulunmakta.   

Bu projeler İstanbul’un uluslar arası arenada çekiciliğini arttırmaktadır. Tarihi bölgelerdeki mirasın değerlendirilme çalışmaları, İstanbul 2010 tarafından da desteklenmiş olabileceği gibi, bu çekiciliğe katkıda bulunmaktadır. Sanayiye bağlı çekiciliklerini kaybetmiş olan bu gibi bölgeler üzerinde yapılan değer kazandırma projeleri yerli nüfusun ihracına yol açmasa da göreceli olarak kentleşme projelerinin dışında kalmalarına sebep olmaktadır. Hasköy’deki Mayor Sinagogu’nda Serde Spitzer tarafından gerçekleştirilen Molecular Istanbul sanatsal yerleştirme projesi ise mütevazı ve mekânın güncel kullanımını dikkate alan duruşuyla bahsettiğimiz bu projelerden ayrı bir yerde durmaktadır.